Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İrade-i cüz'iye ile mücehhez olan insan kendi kaderinin yapıcısıdır."
"Bütün bu muhaceretlerden gaye cihanşümul olan ruhla birleşmektir."
Reklam
Mevlana’nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veled, babasının öğretileri doğrultusunda Mevlevilik tarikatını kurmuş, kısa zamanda geniş bir coğrafi alana yayılan Mevlevilik başta Türkiye olmak üzere Balkanlar, Suriye, İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan gibi ülkelerde taraftar bulmuş ve bugüne dek varlığını sürdürmüştür.
Sayfa 17 - Kurtuba Kitap,
Konya Mevlâna Dergâhı'nın başına I. Abdülhamid'in sadrazamı Şahin Ali Paşa'nın (v.1203/1789) atamasıyla gelmiş olan 22. Çelebi el-hac Mehmed Efendi'nin[1] (v.1230/1815) 3. kuşak torunu olan Konya Mevlâna Dergâhı'nın 28. Çelebisi II. Abdûlhalîm Efendi’nin (v. 12 Ekim 1925 / 24 Rabiulevvel 1344) Çelebi makamına ikinci kez
Sayfa 178 - Mustafa İzzed Abdülbâki Gölpınarlı (v. 25/08/1982), İnkılap Yayınları, İstanbul 1983, s. 178-181.
Bu mektubun, İngiltere işgal kumandanlığına hitaben yazıldığı, ilk okunuşunda ve derhal anlaşılmaktadır. 4 Ramazan 1337 ve 3 Haziran 1335 tarihinde çıkan 3565 No.lu Takvîm-i Vakayi’ gazetesinde (1919), çelebilikten azledilmiş olan Veled Çelebi’nin yerine Abdülhalim Çelebi’nin tayinine dair irade sureti yayınlanmaktadır. İradenin tarihi, neşrinden bir gün evvele aittir. Bu tayinde, ihtimal bu mektubun ve başvurulan makamın da tesiri olmuştur. Abdülhalim Çelebi, bu ikinci tayininde, çelebilik makamında bir yıl kadar kalmış, 1920 de, makama, Âmil Çelebi tayin edilmiş, ölümü üzerine üçüncü defa yine Abdülhalim Çelebi, Mevlâna postuna oturmuş, 1925 te tekrar azledilmiş, yerine ikinci defa Veled Çelebi tâyin edilmiş, tekkeler, bu zatın zamanında kapanmıştır.
Sayfa 181 - Mustafa İzzed Abdülbâki Gölpınarlı (v. 25/08/1982), Mevlâna'dan Sonra Mevlevilik, İnkılap Yayınları, İstanbul 1983
Mevlana ve ona nisbet edilen Mevlevilik mizacı gereği toplumun seçkin­lerine seslenmekteydi. Dolayısıyla da iktidar çevrelerinden çok uzağa düş­mesi beklenemezdi. Mevlevilik oluştuğu ortam ve şekillendiği koşullar ge­reğince şehirli ve yüksek kültüre hitap eden bir sufi ekolüdür. Bu özelliği Mevlana ve Mevlevilerin Moğollara yakınlaştıklarını söylemek durumu tek başına açıklamamaktadır. Bu sadece yapısı gereği şehirli ve yüksek kültüre seslenen Mevleviliğin Moğol yönetimine yaklaşma zemini açıklamaktadır. Mevlana ve Mevlevilerin Moğollara yakın durmaları İlhanlı hakimiyetinin Anadolu' da sağlamlaşması için gayret göstermeleri daha başka argümanlarla değerlendirilmelidir. Milliyetçi bir ifade ile Fars-Türkmen rekabeti içerisin­de Mevlana'nın Türkmen düşmanlığı yaptığını düşünmek de buradaki du­rumu açıklamamaktadır. Zira Türkmenlere karşı yine bozkır kökenli başka bir unsurun desteklenmesi fikri kendi içerinde tutarsız kalmaktadır. Kaldı ki Mevlana sadece Türkmenlere karşı durmamıştı. Anadolu'da bulunan Rufâi dervişlerini de pek sevmediği onlar hakkında da menfi düşünceler taşıdığı bi­linmektedir. Anadolu'da tanınmayan ve bilinmeyen, Moğollara karşı Ana­dolu'nun yerli unsurunu oluşturan gerek Türkmen zümreleri gerekse Rufâiler gibi bu coğrafyaya ait sufilerin oluşturduğu tüm yerli unsurlara karşı tavır alması anlaşılır bir durumdur. Bunun karşısında Asya içlerinden Anadolu'ya gelen Mevlana ise Moğolları yakından tanımaktaydı.
Reklam
Mevlânâ'nın vefatından sonra Mevlevilik bir tarikat şeklini ala­rak özellikle Anadolu'nun şehir merkezlerinde yayılmış ve buralarda Mevlevî tekkeleri inşa edilmiştir. XIII-XIV. yüzyıl Anadolu'sunun içinde bulunduğu fevkalade siyasî ve sosyal gelişmeler bu yeni ma­nevî hareketin yayılmasında önemli bir rol oynadığı gibi bu faali­yet de değişik ve farklı bir yaklaşımla cemiyetin üst kademelerine nüfuz ederek siyasî birlik, toplum ahengini temin yönlerinden yep­ yeni oluşumlara imkân vermiştir. Özellikle Anadolu'daki Moğol hakimiyeti sırasında başlayan ve Karamanoğulları, sonra da Os­manlılar döneminde adetâ resmî bir nitelik kazandığı bilinen Mev­leviliğin aynı zamanda Anadolu'nun uç mıntıkalarında kurulan Türkmen beylikleri üzerinde de tesiri olmuştur.
Sayfa 133 - Kitabevi YayınlarıKitabı okudu
İşin garibi, bugün Mevlânâ’ ya atfedilen ve Mevlevîlik felsefesinin adeta temeline yerleştirilen ‘ Gel, ne olursan ol, yine gel…’ şeklindeki sözün, 1260’ların sonunda ölen İranlı şair Efdaluddîn Kâşânî’ye ait olduğu da artık orta çıkmış durumda.
3 Sufi Ekolü
XIII. yüzyıl İslam dünyasında üç büyük sufi ekol görülmektedir. Birincisi belki en güçlüsü En­dülüs menşeli olan İbn Arabi ekolü, ikincisi kendisini Sühreverdilik, Vefailik, Kalenderilik, Cevlakilik gibi güçlü tarikatlarla gösteren Suriye ve Irak menşeli bir ekoldür. Üçüncüsü ve sonuncusu ise Orta Asya kökenli olan ve kendisini Kübrevilik, Haydarilik Melametilik ve de Yesevilik olarak göstermektedir. Bu üç güçlü ekolün de yansımalarını Mevlana ve onun üzerinden gelişen Mev­levilik üzerinde görmek mümkündür.
Moğollar Anadolu'ya ayak basmadan önce Anadolu'da çok canlı ve hareketli bir kültürel ortam vardı. Anadolu Selçukluları XIII. yüzyılın başlarında Yakın Doğu'nun en güçlü devleti durumundaydı. Anadolu Selçuklu sultanlarının Anadolu'da siyasi ve mali istikrarı sağlamaları İslam dünyasının diğer coğrafyalarında yaşanan siyasal
Reklam
Mevlana Celalettin Rumi'ye nispet edilen -sonraki adı ile "Mevlevilik" olan- Celaliye, yine Sadreddin Konevi tarafından temellendirilen Ekberllik hareketi Anadolu'nun sosyo-kültürel koşullarının oluşturduğu fikri hareketlerdi ve tamamen Konya'dan yönetiliyorlardı. Bunlardan başka Anadolu'da Yesevilik, Kübrevilik, Babailik, Bektaşilik, Kalenderilik gibi güçlü tasavvufi hareketlerde kendisini gösteriyordu. Bunların bir kısmı Orta Asya bozkır geleneğini temsil ederken bir kısmı Fars kültünden besleniyordu bir kısmı da Bağdat-Basra ekolünün temsilcileriydi. Farklı eğilimlere mensup bu zümreler bir taraftan İslam ile yeni yeni tanışan Türkmenlerin bu yeni dini benimsemelerini sağlarken diğer taraftan da kendi fikri eğilimleri çerçevesinde toplumu teşkilatlandırıyorlardı.
Hasan Ali Yücel'in, ailesinin Yenikapı Mevlevîhanesi ile kurduğu bağın, yaşı ilerlerken, Mevlâna Celaleddin Rumi ve eserlerine çekmemesi imkânsızdı. "Mevlâna ve Mevlevilik benim için bir kitap olmaktan ziyade bir hayattır" diyen Yücel'in Hz. Mevlâna'ya olan kalbî bağlılığı ve hayranlığı, vefatına değin sürmüştür. Cumhuriyet'in ilânın- dan 1950'ye kadar olan dönemde, Hz. Mevlâna'ya ilişkin neşriyatı ile dikkatleri çekmiştir.
Sayfa 114Kitabı okudu
263 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.